Duvarları eski kralların resimleri ile süslenmiş bir oda, ortasında ise eski işlemeli bir masa, birkaç yakut taşı düşmüş olmasına rağmen mermer yerin üstünde ışıl ışıl parlamaktaydı üzerine vuran mum ışıkları ile. Masanın ardında ise siniri tepesine çıkmış bir kral vardı. Birkaç dakika önce eline geçen mektup duyduğu sözlerin, hecelerin gerçek olduğunun delili idi. Korktuğu olaylardan biri daha başına gelmişti. Yurdunda, ülkesinde hainler dolaşıyordu. Yüce Papa'ya ihanet eden bir avuç insan. Leonard elinde tuttuğu mektuba bir kez daha göz attıktan sonra azını sinirle araladı.
~Yüce İsa adına. Böyle bir şey kendi topraklarımın içinde. Bu halk tarafından duyulsa iktidarım için büyük zedelemelere yol açabilir.
Diye fısıldamıştı. Bir süre daha mum ışında parlayan yazıya baktıktan sonra masasından yavaşça kalkıp odasında bulunan küçük cama doğru ilerledi. Görünen eşsiz manzara Leonard'ın biraz da olsa sakinleşmesini sağlamıştı. Şimdi ne yapması gerektiğini düşünmesi gerekiyordu. Camdan dışarı bir süre daha izledi. Ay ışığının su üzerindeki dansını izlemekten kendisini alamıyordu. Her şey yolunda ilerlerken bu hainlerin istekleri neydi? Huzur yerine niye savaşı seçiyorlardı. Bunları düşünürken kapısının çalınması ile irkilmiş ve arkasını dönüp ihtişamlı kapıya bakmıştı. Sesinde korktuğunu, tedirgin olduğunu belli etmemek için ufak bir öksürük ile gırtladığını temizledi ve bağırdı.
~Girin...
Sesi düşündüğünden daha güçlü çıkmıştı. Leonard bu duruma memnun bir şekilde gülümsedi. Kapı açıldığında ise kapının önünde duran komutanı gördü. Mektubu ilk okuyuşu ile komutanına haber vererek bir devriye ekibi hazırlamasını istemişti. Bu olay ama düşündüğünden kısa oluşmuş ve kapısında komutan ve arkasında bir devriye ekibi boy gösteriyordu. Bu manzara leonard'ın biraz daha rahatlamasını sağlamıştı. Leonard içeri buyrulmayı bekleyen komutana bir el hareket ile içeri girmesini istemiş ve masasına ilerlemişti. Masanın üstünde duran şarap şişesini kaldırarak iki kadeh doldurdu. Birini komutana takdim etikten sonra diğerini kendisi aldı. Konuşulacak çok bir şey yoktu. Sadece hainlerin nerede olabileceklerini tahmin etmekti işleri. Komutanında bunu düşündüğü bakışları ile çok belli oluyordu. Leonard şarabından bir yudum aldıktan sonra aklına doğru olabilecek bir yer gelmişti. Venedik bir liman kentiydi ve Papa'ya tüm yardımlar deniz yolu ile gidiyordu. Bir suikast için daha uygun neresi olabilirdi. Leonard elindeki kadehi masanın üstüne bırakarak ayağa kalktı. Komutanda aynı çeviklik ile ayağa kalkmıştı. Leonard komutana gülümseyip ağzını araladı.
~Sanırım buldum. Bütün devriye ekibinize limana doğru ilerlemeleri için emir vermenizi istiyorum. Büyük ihtimalle oradalar ve Papa’nın yararına olmayan şeyler düşündüklerine eminim.
Dedi bu sözleri söylerken bile ağzının kuruduğunu hissedebiliyordu. Komutana güvenircesine bir bakış attıktan sonra komutana kapının yönünü gösterircesine işaretparmağını kapıya uzattı. Komutan ise başını selamlarcasına öne eğerek kapıya yönelip dışarı çıkmıştı. Leonard yanılmaması için tanrıya dua ediyordu. Eğer bu plan işe yaramaz ve büyük bir başarısızlıkla sonlanırsa ülkesinin sonu hatta Avrupa için kötü durumlara yol açabilirdi. Masasının başına oturarak bir parça parşömen aldı ve Papa’ya bir mektup yazmaya karar verdi ama ne kadar uğraştıysa da doğru cümleleri bulamamıştı. Parşömeni avucunun içinde bükerek kükrercesine yanan şöminenin içine atmıştı, parşömen kâğıdı ise birkaç saniye içinde küle dönüşmüştü. Leonard kadehinden bir yudum daha şarap alıp başını arkaya attı. Şuan sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Daha iyi düşünmesi gerekiyordu. Bir anda verdiği bir karar ile neredeyse bütün askerlerini limana yollamıştı. Peki ya hainler orada değil ise, sıradaki yer neresiydi?