OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Ortaçağın bağrından kopmuş, engizisyondan büyücülere kadar herşeyin olduğu hayal gücünün sınır tanımadığı Role Playing portalı!
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Büyük Katliam!

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Alexander Sextus
Game Admin/Papa
Alexander Sextus


Erkek Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 17/12/09
Yaş : 32
Konum: : Vatikan

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Alexander Sextus
Bağlı Bulunduğu Krallık: Papalık Krallığı
Uyruğu: İtalyan

Büyük Katliam! Empty
MesajKonu: Büyük Katliam!   Büyük Katliam! Icon_minitimeC.tesi Ekim 30, 2010 3:09 pm

Ezici kalabalığın arasında altın tüllerle kapatılmış ihtişamlı bir at arabası, içinde yaşına göre sivri zekâsı ile hemen kayrılan bir ihtiyar ve arabanın etrafını çeviren yüzlerce şovalye. Her şey tamamen bir şöleni andırıyor olsa da olası katliamın temellerinden ibaretti sadece. Halkın papayı bir kez olsun görebilmek için verdiği uğraş, Roma'nın en büyük meydanını izdihama çevirmişti adeta. Peki, neydi bu basit on üçüncü cumayı esas kılan durum?

Büyük uğraşlar sonucu yakalanıp hapsedilmiş pagan kâfirleri bugün tanrının huzurunda yok edilecekti. Aralarında ele geçirilmiş amazon kadınları, büyücüler, bilime duyarlı düşüncelere sahip yazarlar ve beyin yıkayan kitaplar, karanlığın esiri olmuş simyacılar ve Hıristiyan olmayan halk... Tüm bu baş belası yaratıklar, cehennem alevinde tanrıya kurban edilecek ve onları yakalayanlar Papa tarafından kudretlendirileceklerdi. Her şeyin mükemmel bir düzene kurulu olması alışıla gelmiş bir durumdu. Malum, ihtiyar düzeni severdi. Hele ki böylesine büyük bir günde en ufak bir yanlışlık bu muhteşem senfoniyi berbat edecekti. Meydana çıkan sokaklar hıncahınç insan kaynıyor, evlerin camlarından papalık armalı kırmızı flamalar sarkıyordu. Avrupa’daki hemen hemen tüm rahipler bu muhteşem töreni izlemek için yerlerini almış, kırmızı kapüşonlarını kafalarına geçirmişlerdi. İnsanlar yuhalamalar içerisinde bir an önce kâfirlerin yok olmasını diliyor, tarihin en büyük Engizisyon mahkemesinin kurulacağı anı bekliyordu. Devasa meydanın bitiminde kalan mahkeme binası dışarıdan oldukça lüks görünüyordu. Mermerden yapılmış, sanatsal işlemeleriyle gökyüzünden vuran güneşle ahenk yaratıp bir elmas gibi parlıyor, bakanların gözünü alıyordu. Oysaki bilinmiyordu ki, karanlığın en pis yuvasıydı bu mahkeme...

Papanın görkemli arabası mahkemenin hemen önünde duraklamış, askerler saygı duruşuna geçmişti. Ortadan ikiye ayrılan altın tüllerin arasından yaşlı adam mermer zemine adımını attı ve merdivenlerden yukarı doğru ilerledi. Üzerinde sadece halkın huzuruna çıktığı gün giydiği cübbesi ve elinde altın asası vardı. Her geçen gün daha da aklaşan sakalı göğsüne doğru uzanıyordu. Kırış kırış olmuş gözleri, sonbahar rüzgârında dahi onları yalnız bırakmayan güneşten nasibini almıştı. Halkın çığlıkları arasında yüzünü kalabalığa döndü ve gülümsedi. Zorlanarak kaldırdığı eli ile onları selamladıktan sonra mahkeme binasından içeri girerek, halka sesleneceği balkona doğru ilerledi korumaların eşliğinde.

Mahkeme binası binlerce asker tarafından korunuyordu. İçeriye olası bir casusun girmesi imkânsız hale getirilmişti. Öte yandan meydanı çevreleyen taburlar, İtalyan ordusunun gücünü gözler önüne seriyordu. Bu gün burada yaşanacaklara engel olacak bir şey ya da biri asla hayatta kalamazdı, ne olursa olsun... Halkın kan görme isteği papayı mutlu ediyor da olsa böylesine barbar bir toplumun ayaklanmasından endişeli olmadığı da söylenemezdi. Hayatı boyunca engizisyona düşme korkusuyla yönetivermişti görevlerini. Bir gün o iğrenç mağaralarda rezil bir hayat sürmemek için çabalamıştı her zaman. Kasvetli, karanlık ve kanlı zindanlar... Mahkemelerin o bölümlerine girmekten her zaman korkmuştu Alexander. Demir parmaklıklar arasından yardım dileyen sefil eller ve cüzzamlı suratlar. Vebanın kol gezdiği koğuşlar ve deliren insanlar. Tiksindirici bir duyguydu oraları düşünmek bile. Bir dönemin ihtişamlı kralları hayatlarının son dönemlerini o vahşi mekânda geçirmişti, bu çok acıydı...

Papa, yorularak çıktığı basamakların ardından mahkemenin balkonuna ulaştı. Demir parmaklıklar ile korumalı balkona adımını attı ve halkı sözde sevgisi ile selamladı. Kalabalık Papa'nın kalkan elinin ardından müthiş bir sessizliğe bürünmüştü. Otorite diye buna denirdi işte! Alexander, hala gür ve kudretli çıkan sesi ile seslendi kalabalığa...

"Onlar ki, göğün yerin hâkimi Baba'mızın gölgesi, bana ve buyruklarıma karşı çıktılar! Onlar ki uydurma inançları ile şeytanı örnek aldılar! Onlar ki alevi seçenin yolundan gidip sihre başvurdular! Onlar ki cadılığı seçtiler.... Vücutlarından akan kan karardı ve adalet yerini buldu! Yüce İsa'nın adına leke süren bu yaratıklar tanrı için kurban edilecekler"


Sözlerinin bitiminde halk çığlıklar içinde sevinç gösterisi gösteriyor ve Papa'nın kudreti altında eziliyordu. Ancak belli ki söyleyecekleri bitmemişti ihtiyarın. Eli ile işaret verdi huzurundaki Roma halkına. İşaretin ardından yeniden gece kadar sessiz bir gündüz çıkıvermişti karşısına. Papa, hiç tereddüt etmeden nefret kusmaya devam etti.

"Bugün bugün on üçüncü cuma! Bu kâfirleri katlettiğimiz karanlık gün... Şeytanın günüdür! Her kim on üçü kutsal bilmişse cehennemde yanacaktır! Bu kâfirlerin aralarında cehennem çukuruna düşmüş siyahlar da var! Onlar tanrının buyruğuna karşı gelip seyahat ettiler! Gidilmez denilen topraklara gidip cehenneme düştüler. Ve kararıp kurudular. Şimdi ibret olsun ki yok edilecekler!"

Papa, şaşırarak dinleyen halkın huzurunda yutkundu ve derin bir nefes aldı. Sözlerini çok dikkatli seçiyordu. Her şeyden önce inandırıcı olmalıydı çünkü.

"Tüm bu kötülüğün içerisinde en kötüsünü yapanlarsa, tanrının kitabına karşı koymaya çalışan sahte bilgelerdir! Onlar akıl çelici şeytanın uşaklarıdırlar. Alev bürümüştür ciğerlerini. Ve onlar da bu gün yok edilecekler, deli saçmaları kitapları ile birlikte." Yaşlılığına nazaran çok güçlü çıkıyordu sesi. Ancak nefesi ters istikamette olarak yarı yolda bırakıyordu onu. Yine güçlü bir nefes alarak devam etti cümlelerine. " İçlerinde bir de kör kâfir kadınlar var! Şeytana yataklık etmiş fahişeler! Köpek gibi dilleri kurudu ama bu yeterli değil, onlar da yok edilecekler bu gün! Şimdi, burada cayır cayır yanacaklar acılar içerisinde ruhlarını tanrıya teslim edecekler! Tanrının yolundan ayrılanların cezası ancak ölümdür!"

Nefretle haykıran gırtlağı tıkanmış ve nefes almakta zorlanmıştı Alexander. Daha fazla konuşamayacağını anlıyor gibiydi artık. Çok geçmeden mükemmel şöleni başlatıp, utanmazların kavrulan et kokularını burnunda hissetmek istiyordu. Dört yüz cellât görevlendirilmişti bu infaz için. Yaklaşık beş bin kişi işkenceden telef edilmiş bir halde meydana çıkarılacak ve üzerlerine yağ dökülerek öldürüleceklerdi.

Papa asasını kaldırdı ve öksürüğü ile birlikte seslendi kalabalığa. "Getirin o hainleri! Kanlarını ve bedenlerini tanrıya kurban edin artık!". Papanın buyruğunu duyan askerler hemen mahkeme binasının içerisinde doğru akın ettiler. Hücrelerinde öldüresiye işkence görmüş ve artık karşı koymaya takati kalmamış mahkûmları, Roma halkının huzuruna çıkarmak için üç yüz asker devasa mahzenlere doğru ilerliyordu. Halk, öfke içerisinde ölmelerini diledikleri kâfirlerin isimlerini zikrediyordu. Papa durumundan memnundu. Bu gün dünya tarihi için bir sansasyon olacaktı çünkü...

Çanlar çalmaya başlamış ve gong sesleri kulaklarda yankılanmıştı. Mahkemenin büyük kapısı ardına kadar aralandı ve binlerce insan yaka paça kırbaçlanarak infaz merkezine doğru sürükleniyordu. Aralarında, büyük ressamlar, kraliçeler, krallar, din âlimleri, zenciler, müzisyenler, yazarlar ve savaşçıların bulunduğu beş bin kişi, askerlerin ve halkın darbı arasında papanın huzuruna çıkmıştı. Meydanın merkezinde üç tane dev odun yığını yağ ile sulanmış yakılmayı bekliyordu. Mahkûmlar çaresizlik içerisinde haykırıyorlar ve bir an önce ölmeyi diliyorlardı. Halksa öfkeyle suratlarına tükürüyor, onları yuhalıyor nefret çığlıkları ile yüzlerine kusuyordu adeta. Tüm bu kargaşa arasında iş, siyah cübbeli cellâtlara devredilmişti artık. Cellâtlar bitkin bir halde yok edilmeyi bekleyen mahkûmları daha da hırpalayarak sonlarını getirmeye uğraşıyorlardı. Halksa ellerindeki taşları hayâsızların üstlerine fırlatıyordu. Papa, bulunduğu balkondan zafer çığlıkları atarak durumu izliyordu. Keyifliydi.

Mahkûmlar dev odun kütlelerinin arasında kalan orta büyüklükteki alana sıkıştırılmıştı şimdi. Her şey büyük bir yangının fitilini alevlenmesiyle başlayacaktı. Papa'ya dönen gözler ondan başlamak için bir emir bekliyordu. Alexander öfkeli kalabalığa baktı ve asasını odunların olduğu bölgeye yöneltti. "Yok edin onları!" diye haykırdı.

Yağ ile kaplanmış odun kütleleri alevlendi. Öylesine büyük bir alev sarmıştı ki meydanı, etraftakiler kaçışıyor ve izdihamdan kurtulmaya çalışıyordu. Halktan bazıları kendilerini alevlerin içerisinde bulmuştu. Papa, sinsi kahkahasını yankılandırıyordu küçük balkonda. Binlerce kişi, kor alevde kavrulmuş ve bedenleri külden ibaret hale getirilmişti. On üçüncü cuma unutulamayacak bir katliam oldu...



-RP SONU-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ortacag.yetkin-forum.com
 
Büyük Katliam!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
OrtaÇağ RPG :: İtalyan Toprakları :: Napoli Krallığı :: Roma-
Buraya geçin: