Percival yatağındaki hareketlenme yüzünden gözlerini zoraki bir şekilde açtı. Odasının camından içeri süzülen ay ışığını görünce hokkalı bir küfür savurup kıpırtının geldiği yöne çevirdi başını. Bir kadının çıplak bir şekilde yatağında yattığını gördü ve başını ovalamaya başladı. Kadını görene kadar başının ağrısını hissetmemişti. O gece yine çok içmiş ve ne yaptığını hatırlamıyordu. Bir süre kafasını yastığa gömüp yatağında yattı. Ama böyle yatarak baş ağrısının geçmeyeceğini anlayıp ipek yorganını üstünden atarak yataktan kalktı bu arada yatağındaki kadının hareketlendiğini görerek daha sesiz hareketlerle sabahlığını üstüne geçirdi ve odasının soğuk duvarlarının üzerinde duran camın pervazına yaklaştı ve camdan dışarı baktı. Ülkesi önünde tüm asaleti ile duruyordu herkes huzurluydu tek Percival dışında. Günlerdir kulağına gelen bir tür topluluğun ismi Percival'ın günlerini rezil ediyordu ve birkaç gecedir bunları unutmak için yatağına girmeden şişelerce şarap içiyordu. Ama yinede pek bir faydası olmuyor tam aksine kâbuslu geceler geçirmesine neden oluyordu. Percival bunları düşünürken gözlerinin yavaş yavaş kapandığını anladı ve sırtını cama vererek odanın içinde göz gezdirmeye başladı. Karanlıktan çok fazla bir şey görünmese de muhteşem işlemesi ile cam şişesindeki şarabı görerek o tarafa doğru ilerledi. Ahşap masanın üstüne serilmiş kırmızı ipek kumasın üzerinde duran cam şişeyi sessizce alarak kadehini doldurdu ve kafasına dikti.
Gümüş kadehin üstüne kırmızı yakutlarla işlemeler yapılmıştı Percival parmaklarını taşların üzerinde gezdirdikten sonra kadehi elinden bıraktı kadehin yere çarptığında çıkardığı ses ile yatakta uyuyan kadın uyanmış ve Percival'a korku dolu gözlerle bakmaya başlamıştı. Percival ise gözünden damlayan gözyaşının elmacık kemiğinin üzerinden süzülüşünü hissediyordu. Damla yanağından süzülüp boşluğa doğru ilerlemeye başladığında Percival'da bacaklarının hâkimiyetine kaybedip bacaklarının üstüne yıkılmıştı. Yüzünü avuçlarının içine alarak ağlamaya başlamıştı. Zamanında kılıç tutmaktan nasır tutan elleri şuan yüzünü acıtıyordu. Oysaki genç yaşlarında bu nasırlarının oluşumdan gurur ile söz ederdi şimdi ise nefret ediyordu. Hatta kendisinden bile nefret ediyordu. Percival'ın yere yıkılması ile yatakta yatan kadın bir çığlık kopartıp odadan koşarak uzaklaşmıştı bu arada masanın bir kenarında duran elbisesini çekmiş ve camdan şarap şişesi hızla devrilip yere düşüp parçalanmıştı. Percival ise etrafta olan sesleri ne duyuyor nede ayaklarına saplanan cam parçalarını hissedebiliyordu. Ahşap yer ise ya şaraptan ya da Percival'ın ayaklarından süzülen kanlar yüzünden kırmızı bir sıvıya bürünmüştü. Kadının odadan çıkmasından birkaç dakika sonra odanın kapısına muafız ve hizmetçilerden oluşan bir kalabalık oluşmuş ve yere yıkılmış Percival'ı meraklı gözlerle izlemekteler di. Percival kalabalıktan gelen sesler sonucunda başını otarafa çevirmiş ve kan çanağı gözleri ile hepsinin yüzüne dikkatli bir şekilde bakındık dan sonra elleri ile gitmelerinin gerektiğini anlatan bir hareket yaptı ve yerinden doğrulmaya çalıştı. Ama ayağına batan cam kırıkları yüzünden değil kendisini düzeltmek yerinden dahi kıpırdaması imkânsızdı. Yere sır üstü yığılıp tavanındaki resimlere bakmaya başladı. Bu arada ise gözlerinden hala damlalar dökülmeye devam ediyordu. Bu olanların niye kendi başın geldiğine anlam veremiyordu. Her zaman halkını düşünmüştü. Şimdi ise halkı kendisine yavaş yavaş ayaklanmaya başlamıştı. Şimdi ne yapacaktı ya da be yapması gerekti hiç bir bilgisi yoktu. Percival bunları düşünürken gökyüzündeki ay yerini yavaş yavaş güneşe bırakıyordu. Odanın camından içeri süzülen güneş ışığı yavaş yavaş Percival'ın ayaklarından başlayıp tüm vücuduna yayılmaya başlamıştı.
Percival ise vücuduna vuran her ışık huzmesi ile yavaş yavaş ayılmaya başlamıştı. Demin kovduğu hizmetçilere şuanda ihtiyacı vardı bunu hissediyordu vücuduna saplanan camlar ise etkisini artık göstermeye başlamıştı. Ama Percival şuan bunları düşünemiyordu ve hizmetçileri çağırmak için ahşap masanın üstündeki örtünün püskülünü çekerek üstündeki eşyaların yere düşmesini sağladı. Seslerin üzerine birkaç hizmetçi odanın ihtişamlı kapısının önünde belirmişlerdi bile. Percival'ı o halde görünce birkaçı hatta çığlık koparmıştı. Kısa bir süre sonra ise birkaç tane muhafız gelip Percival'ı yatağa yerleştirmişleri bir tane doktor ise Percival'ın vücudundaki cam parçalarını temizlemeye başlamıştı. Percival'ın ise hala gözünden yaşlar dökülmekteydi. Şuan vücudunun her yerine saplanmış olan cam parçalarının acısını hissetmiyordu bile sadece yaşadıklarını, yaşanacaklarını düşünüyordu. Gelecekte onu nelerin beklediğini merak ediyordu...
Anasayfa 
Latest images 
Kayıt Ol 
Giriş yap 
Perş. Ekim 28, 2010 2:10 pm
