OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Ortaçağın bağrından kopmuş, engizisyondan büyücülere kadar herşeyin olduğu hayal gücünün sınır tanımadığı Role Playing portalı!
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Yabancı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jeanné Alain Fraen
Frank Prensesi
Jeanné Alain Fraen


Kadın Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 09/10/10
Yaş : 33

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Jeanné Alain La'Bruyère
Bağlı Bulunduğu Krallık: Frank Krallığı
Uyruğu: Fransız

Yabancı Empty
MesajKonu: Yabancı   Yabancı Icon_minitimeC.tesi Ekim 23, 2010 6:50 pm

RP Out: Kararlaştırılmış rpdir.
Kişiler:
R.Leonard Castleworn
Jeanné Alain Fraen



En sevdiği nedimesinin çekingen ve endişeli bakışları eşliğinde, elinden onun pelerinini alarak, kendi geceliğini ona uzattı. Bir yandan da endişesini biraz olsun dindirebilmek için gülümsüyordu. Kadını endişeden, pelerinini giymesine bile yardım edemeyecek hale getirmek onu tabi ki üzüyordu ancak, gerçekten biraz daha burada kalırsa boğulacaktı. Uzun, kestane renkli saçlarını ensesinde sıkı bir topuz halinde bağlamaya uğraşırken;

"Ah, Margy inan bana hiçbir şey olmayacak. Bunu defalarca kez yaptık ve her seferinde yüzünün bu şekle girmesi beni üzüyor." dedi, cıvıldayan bir sesle. Saçlarını toplamayı bitirmişti, memnun kalmış bir ifade ile aynayı süzüp, Margaret'a döndü. Hızla ona sarıldı ve pelerinin geniş şapkasını yüzünü gölgeleyecek şekilde örttükten sonra, kapıya yöneldi. Çıkarken, omzunun üzerinden, nedimesi ve sırdaşına döndü, bu açıdan sadece dolgun dudakları, kusursuz burnu ve kirpikleri görünüyordu.

"Benim gibi davranmayı unutma, yani yorganı kafana kadar çek ve uyu. Ayrıca ben tahtın varisi falan değilim, endişelenmeyi bırak sadece bir prensesim, henüz kendime ait bir vilayetim bile yok. Frank Krallığı çıkarlarına uygun bir evlilik yapıp, ünvanımı aldığımda, benim için endişelenmek için bolca vaktin olacak." dedi ve alaycı bir ifade ile omuz silkti.

Kalenin her tarafı asker doluydu ve onlara yakalanmamak için defalarca kez denemek zorunda kalmıştı Alain. Defalarca kez yakalanmış ve Kale'nin her kör noktasını bilir hale gelmişti, bu yüzden, alışıla gelmiş voltasını atan Sör Francis'in arkasından süzülerek, mutfağa inen merdivenlere geçmeyi başarmıştı. Mutfağın olduğu koridorda muhafızlaran çok hizmetlilerden kaçmaya uğraşması gerekiyordu ki bu kat kat kolaydı. Kısa süre sonra, dışarıdaydı.

Hava fazlasıyla aydınlıktı, gözlerini kırpıştırarak, şapkasını biraz daha ileri itti. Sokaklardan geçerken, sıradan biri gibi görünmeyi seviyordu. Şimdi ona referans yapacak ya da emir verecek kimse yoktu. Bir pazarın içinden geçerken, meyve satan yaşlı bir adamın tezgahının önünde durup, yeşil bir elma satın aldı. Yaşlı adam, şapkasının içini görmek istercesine eğilmişti elmaları verirken ve gülümseyerek;

"Emrinizdeyim prensesim." dedi. Alain, iri gözlerini iyice açarak, elini dudaklarına götürdü ve sessiz olmasını işaret etti. Ardından bir iş birlikçi gibi göz kırptı.

Burada her çeşit insan oluyordu ve bu Alain'i gerçekten memnun ediyordu. Etrafında, sıkça görmediği manzarayı içine çekmek istercesine, başını bir sağına bir soluna doğru neşeyle çevirip, elmasını yerken, hızla bir şeye çarparak kendini yerde buldu. Üstüne üstlük, şapkası açılmış ve yüzü ortaya çımıştı, hızla olnu düzeltmeye çalışırken ona uzanan eli biraz geç gördü. Kusursuz, tok bir ses;

"Çok üzgünüm hanımefendi, yardım edeyim."

Şükürler olsun! Prenses ya da Leydim dememişti. Alain sevinçle kendisine uzatılan ele tutunarak kalktı, ve onu izleyen bir çift derin, mavi gözle karşılaştı. Adam onu gerçekten tanımıyor gibi görünüyordu. Bu olabilir miydi? Frank Krallığında prensesi tanımayan bu kadar... bu kadar... ah, evet bu kadar yakışıklı bir adam. Suskunluğunun uzun sürdüğünü fark ederek toparlandı;

"Benim hatam, asıl ben özür dilerim bay..." ismini tamamlamasını istercesine sustu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
R. Leonard Castleworn
Gezgin
R. Leonard Castleworn


Erkek Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 08/10/10
Yaş : 34

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: R. Leonard Castleworn
Bağlı Bulunduğu Krallık: -
Uyruğu: Sırp

Yabancı Empty
MesajKonu: Geri: Yabancı   Yabancı Icon_minitimePaz Ekim 24, 2010 10:40 am

Leonard, Frank krallığı sınırına yaklaşırken, Persia'yı düşündü. Zavallı, sadık ve kahraman atı yanında olsaydı, şimdiye kadar en az on kere Frank Krallığına varmış olurdu. Ayrıca orada konaklamak gibi bir düşüncesi de olmayışına karşın şimdi orada iyi bir at bulana kadar kalmak zorundaydı. Persia gibisini bulmak imkansızdı elbette, yine de sınırları zorlayarak, ortanın iyisini bulacaktı.

Atını, Frank Krallığı sınırlarna yaklaşık otuz kilometre kala kaybetmişti. On kişilik bir sırp birliğinin içine düşmüş ve sıyrılmayı başarmıştı ancak atından düşürdüğü bir asker, atının bacağına saplamıştı kılıcını, Leonard atından inmek ve diğerleriyle o şekilde ilgilenmek zorunda kalmıştı. Atı onların üzerine son bir gayretle atılmasaydı, muhtemelen kuleyi boylamış olurdu şimdi. Oysa atının hayatı ve kolundaki derin kesiğe karşılık, özgürlüğü hala elindeydi. Ve Frank Krallığına girmişti.

İnsanların yoğun olduğu kısma doğru ilerlerken, yapılardaki tek düzelik dikkatini çekti. Gezdiği her ülkenin kendine göre bir yerleşim ve yapı şekli oluyordu. Fransızlarınki, kare hatlı, üst kısımları işli yapılardı. Kale gotik mimarinin izlerini taşıyordu. Pazar yerine gelmişti insanların çeşitliliği hoşuna gitse de bir atı nereden alabileceğine dair en ufak bir ipucu görememişti şimdiye kadar.

Dikkatle çevresini süzerken, ona doğru gelen ve kesinlikle önüne bakmayan, pelerinli biriyle çarpıştı. Karşısındaki düşerken -Ah yada süzülürken demeliyim, çünkü bir dansçı edası ile yere inmişti!- kendisi bir adım geriledi sadece. Düşenin başlığı açıldığında, karşısında, saçları en sesinde sıkıca toplanmış, iri bal rengi gözlü, dolgun dudaklı ve porselen kadar pürüzsüz tenli bir kadın vardı. Kadın hızla başlığını düzeltmeye uğraşırken, kendisi ona elini uzatmıştı;

"Çok üzgünüm hanımefendi, yardım edeyim."

Ancak kadının bunu fark etmesi biraz zaman aldı. Fark ettiğindeyse, kendi elinin içinde kaybolan, zarif elini uzattı. Leonard kibar bir hamleyle onu yerden kaldırırken, kadının kendi omzuna geldiğini gördü. Başını kaldırmış, güzel gözleriyle onu süzüyordu. Bir süre sessiz kaldı, ardından Leonard'ın sözlerini hatırlamış olacak ki;

"Benim hatam, asıl ben özür dilerim bay..." dedi, duru sesiyle. Cümlenin sonunda, cürretkar biçimde tek kaşını kaldırmıştı.

"Leonard Castle." dedi tekdüze bir sesle, avamdan bir kadının soyadını tanıma ihtimali yoktu, tabi sarayda çalışmıyorsa, bu yüzden soyadını kısa kesmişti. Ardından, kadının cürretkar bakışlarına karşılık vererek;

"Ve siz?" dedi sorarcasına.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeanné Alain Fraen
Frank Prensesi
Jeanné Alain Fraen


Kadın Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 09/10/10
Yaş : 33

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Jeanné Alain La'Bruyère
Bağlı Bulunduğu Krallık: Frank Krallığı
Uyruğu: Fransız

Yabancı Empty
MesajKonu: Geri: Yabancı   Yabancı Icon_minitimeC.tesi Ekim 30, 2010 12:26 pm

"Leonard Castle."

Castle...Castle... Genç prenses, binlerce isimden oluşan soyadı darcığını yokladı. Hayır, Castle'ı hiç hatırlamıyordu. Castwern, Costlen, Crowne evet! Ama Castle hayır! Zaten karşısındaki de saray mensubu biri değildi. Dolayısıyla çıkaramıyor olmasından dolayı, hafızasını suçlamasına hiç gerek yoktu. Yine de nereli olduğunu merak etmekten alamıyordu kendini. Fransız olmadığı açıktı... Kesinlikle, kendi halkından birinin özelliklerini taşımıyordu. Nereli olduğunu anlamak istercesine gözleriyle genç adamın yüzünü taradı... Mavi derin gözler, güçlü bir çene, karakteristik bir burun, sol kaşının üzerinde küçük bir yara izi, hafifçe uzamış sakallar ve görebildiği kadarıyla kısa siyah saçlar. Nereli olduğunu tahmin edemiyordu ancak, bu adam bir savaşçıya benziyordu, cins atının üzerinde savaşa gitmeye hazır bir prense.

Ah, bir soylu olmaması ne yazık, diye düşünmekten kendini alamadı Alain. Sanki seçme şansı varmış gibi. Sanki kendi kararlarını verebilecekmiş gibi. Küçükken, çok sevdiği arkadaşı ve nedimesi Margaret'la sarayın, arkasındaki gül bahçesinde oturur. Saatlerce kendilerini sarayın duvarlarından, soğuk, tehtidkar surlarından kurtaracak prensi hayal ederlerdi.

Uzun boylu olacak, demişti Margaret, dizlerindeki Jeanné'in saçlarını okşarken. Alain hızla başını sallamıştı, evet, tabi ki, yoksa onları nasıl koruyabilirdi. Ve geniş omuzları olacaktı, at binecekti hemde bir şövalye gibi... Sonra mavi gözleri olacak demişti Margaret, Alain bunu anlamıyordu, ona göre gözleri koyu olmalıydı. Koyu ve gizemli. Şimdiye kadar hiç koyu mavi bir göz görmedim, diye itiraz etmişti. Belki demişti Margaret, belki görürsün.

İşte şimdi bir çift koyu mavi göz ona bakıyordu ve biliyordu ki, o gözler onu asla kurtaramazdı. Zamanı geldiğinde Frank Krallığı'nın çıkarlarına uygun belki kendi yaşının iki katı yaşında belki kel belki duygusuz bir adamla evlenecekti. En iyisi için dua etmekten başka şansı olmadığının bilinciyle iç çekti. Ancak bir şeye karar vermişti bugün, kraliyet ailesine mensup değilmiş gibi davranacaktı. Bu adamla bir köyle gibi konuşacaktı. Haytında bir kez olsun istediğini yapacaktı.

"Alain Frau." dedi gülümseyerek. Ve ekledi;

"Memnun oldum Bay Castle."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yabancı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
OrtaÇağ RPG :: Fransız Toprakları :: Frank Krallığı-
Buraya geçin: