OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Ortaçağın bağrından kopmuş, engizisyondan büyücülere kadar herşeyin olduğu hayal gücünün sınır tanımadığı Role Playing portalı!
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Tristan Connor Fox

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Tristan Connor Fox
Leon Örgütü Üyesi
Tristan Connor Fox


Erkek Mesaj Sayısı : 4
Kayıt tarihi : 22/10/10
Yaş : 30

Karakter Sayfası
Karakterin Adı:
Bağlı Bulunduğu Krallık:
Uyruğu:

Tristan Connor Fox Empty
MesajKonu: Tristan Connor Fox   Tristan Connor Fox Icon_minitimeCuma Ekim 22, 2010 1:21 pm

´Gerçek savaşlar yalnızca fiziksel değildir. Binlerce kişilik orduların çarpışması, uzun vadede zaferler hesaplandığında, piyonların hamlelerinden öteye geçemezler. Asıl savaş ruhsaldır, en saf hali büyüdür. Çelik zırhlardan oluşan duvarların ardında, evrenin temelindeki atomlarla oynayan büyücüler yoksa, dökülen kanlar yalnızca bir zaferin gölgesidir. İlüzyonların ötesini gören büyücüler bunun için vardır, savaşın sonunu belirleyen şey aslında, bir ritüeldir. Belki bir parmak hareketi kadar küçük olsalar da, evrenin kaderini o parmaklar yazar.´

Gündüz vaktiydi, güneşin gözleri kör edecek kadar parlak olması gereken bir iklimde, gökyüzü alacakaranlıktı, kapkara bulutların arkasındaki güneş tamamen etkisizdi.
Beyaz kulenin ordularının güç alacağı şeyin önünü kapatmıştı bile.
Kan kırmızısı ve siyah desenli cüppesinin içindeki Galarith, simsiyah zırhlara kuşanmış ordusuna baktı. Hiçbirinin yüzleri görünmüyordu. Aslında yüzler önemli değildi. Aslında ordunun kendisi de önemli değildi. Bakışlarını soluk kaleye çevirdi ve orda savaşa hazır bekleyen beyaz zırhların içindeki yetersiz orduyu hissetti. Onların da önemi yoktu. Kaybetmişlerdi. Bu geleceği görmüştü.
Bu geleceği kendi yazmıştı. Kanlı elleriyle.
Bakışları, beyaz kulenin ordularını geçip, odasının içinde meditasyon yapan büyücüye yöneldi. Ne kadar acıklı. Kaybettiğini biliyordu. O da bu geleceği görmüştü. Değiştirmeye çalışmıştı. Ama değiştiremezdi. Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Kurtarabileceği kadar hayat kurtarmak için son bir kez meditasyon yapıyor olsa da, tamamen anlamsızdı. Buradan hiç kimse sağ çıkamayacaktı. Düşen şehrinin kralını bu konuda bilgilendirmeye çalışmıştı ama onlar, büyücülerinin kaçış önerilerini dikkate almayıp son bir direniş için bütün güçlerini toplamışlardı.
Sadistçe gülümseyerek kendi ordusuna döndü. Kendi tarafında böyle bir sıkıntı olmadığı için kazanan oydu, imparatorluğundaki bütün adamlar, onun tek bir sözüyle ölüme atlarlardı. Öyle eğitilmişlerdi. Beyinlerini öyle yıkamıştı.
İç çekti ve ordularının arkasında, ritüeli için uygun olan yere oturdu. Nihayet zamanı gelmişti. Yalnızca bu an için meditasyonlar, büyüler, kanlı ritüeller yapmıştı. Hepsi sonuç bulacaktı. Gözlerini kapayan Galarith, soğuk bir sesle mırıldandı.


”Harekete geçin.”

Kulak yırtan bir sesle bağıran ordular, kâbus gibi kaleye çöktüler. Kendisi ise bununla hiç ilgilenmiyordu. Kendisini uygun dinginliğe soktuktan sonra kendisini evrenden koparmak için bazı büyüler mırıldanmaya başladı. Yavaşça etrafını kırmızı bir duman çevrelemeye başladı. Ardından o dumanların bir kısmı cisimlendi ve dört tane sıvı küre havada dönmeye başladı. Mırıldanması giderek hızlanırken, teni soluklaşıyordu. Havadaki dört küre, daha da hızlı dönmeye başladı. Artık kendi büyüsüne iyice kapılmış durumdaydı, tek hissettiği boğazına takılan nefesiydi.
Kulaklarına, gaza gelen ordularından sesler gelmeye başladı. Kesik kesiktiler. Zihni askerlerinden birinin, karşısındaki şövalyeyi boğazından yaralamasını izledi. Parlak kılıç, zırhın zayıf noktasına isabet ettiğinde yere dökülmeye başlayan kan damlaları, zemine ulaşmadan hızla Galarith’e uçtu ve havada dönen kürelerden kırmızı olanına katıldı. Bir başka asker, karşısındaki çömezin kolunu gövdesinden ayırdığında kılıcı bile kirlenmemişti.
Savaşta bir damla bile kan dökülmeyecekti. Akan kanların hepsini ritüelini yapmakta olan Galarith çekiyordu. Her damla kan ona kararlılık sunuyor, anlayışını güçlendiriyordu. Akan her damla kanla beraber o daha da güçleniyordu.
Kendi askerlerinin umutlarıyla güçlenmekten çok daha kesin bir yoldu.
O güçlendikçe askerleri de güçleniyordu. Zihninin dünyaya bakan köşesiyle, askerlerinin ezici üstünlüğünü ve komutanıyla beyaz kralın teke tek dövüşlerini fark etti. Zihnini oraya odakladı ve gören bütün gözlerden daha net bir açıyla düelloya odaklandı. Komutanının bütün vücudunu kaplayan kapkara zırhı, iki eliyle birden tuttuğu devasa kılıçla beraber güzel bir uyumla hareket ediyordu. Zihnini kralın hareketlerine odakladı ve daha hafif zırhıyla beraber, bir elinde kılıç, diğer elinde kalkanıyla insan gözüyle görünmeyecek bir hızla hareket ediyordu. Birden komutanı kılıcı bütün ağırlığıyla beraber indirdi. Kralın ayakları hızla hareket etti ve kendisini, hem kalkanını hem de kılıcını siper ederek kılıcın altına soktu ve kilitlendiler. İkisi de birbirlerini itmeye çalışırken Galarith, komutanının kollarına odaklandı.
Artık komutanının koluna güç veren kara büyüyken, kral kendi kudretini sadece gelişmiş insan kaslarından alıyordu. Kendi büyücüsü ona yardım edemiyordu, Galarith onun girişini engellemişti.
Kralın kılıcı bu gücün karşısında adeta bir kaşır gibi eğildi. Kaşlarını çatarak kılıcına bakan kral, komutanın darbesini son anda kalkanıyla engellemeye çalıştı. Komutan bütün gücünü kalkana indirdi ve kalkan kırıldı. Uzun bir düellonun sonunda kazanan taraf olmanın rahatlığını yaşayan komutan kılıcını kralın boğazına dayadı.
Zafer içinde akıyordu. Derin bir nefes alışını duydu Galarith, ve kılıcın, kralın canını aldığını hissetti.
Vezir gitti. Sırada şah var.
Düşünceleri tekrar, odasında meditasyon yapan beyaz büyücüye döndü. Onu askerler öldürmeyecekti, emirlerini açık vermişti. Onu kendi öldürecekti. Tam buradan.
Büyücünün kendi beyaz ritüelini ve ona saldırmak için çağırdığı birkaç kutsal güç kırıntısını hayal kırıklığıyla izledi. Sıra kendi saldırısındaydı. Kendi ölümcül saldırısında…
Zihni hala önünde dönmekte olan güç toplamış dört tane küreye döndü. Zihniyle verdiği emirle, bir tanesi kırıldı. İçinden çıkan güç patlaması, Galarith’in saçlarını diken diken etmişti adeta. Sinsice gülümsedi ve cehennemden çekip çıkarttığı bu ak büyücünün üstüne saldı.
Adeta büyücünün zihnindeki haykırışlarını duyabiliyordu ve üstüne musallat olan kâbusu durdurma çabalarını. Boşunaydı. Galarith’in üstüne saldığı şey, rakibinin acısıyla kuvvetlenecek bir iblisti.
Bir parmak hareketiyle, beyaz büyücünün bütün savunma hattını, zihnine kurduğu duvarları kırdı. Acının iblisi, avlamak için cehennemden çağrıldığı ruh ile beraber evine geri dönmek için izin istedi. Ardından zaman ve boşluk kavramında bir yırtık açan yaratık, büyücünün kabuğunu geride bırakarak lavların içine döndü.
Yalnızca son bir şey kaldı.
Galarith, şeytan üçgenini andıran bir şekilde havada dönmeye devam eden kürelere baktı ve üçünü birden parçaladı. İçinden çıkan evrensel gücü, iradesinin her zerresini kullanarak karşıdaki kaleye yöneltti. Kırmızı, siyah ve gri enerji dalgaları kalenin etrafını sardı, onu yutacak gibi görünüyorlardı.
Bu yalnızca bir yanılsamaydı, büyünün sisi dağıldığında karşısına çıkan kale, tamamen farklı olmasının dışında yerli yerindeydi.
Kalenin büyüyle bağlantısını kesmiş, sonra tekrar kurmuştu. Kendi yapacağı meditasyonlarla beraber kale şekil alacaktı. Belki o da kaleyle beraber şekil alacaktı. Kendi alacağı şekille beraber, imparatorluğu da şekil alacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexander Sextus
Game Admin/Papa
Alexander Sextus


Erkek Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 17/12/09
Yaş : 32
Konum: : Vatikan

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Alexander Sextus
Bağlı Bulunduğu Krallık: Papalık Krallığı
Uyruğu: İtalyan

Tristan Connor Fox Empty
MesajKonu: Geri: Tristan Connor Fox   Tristan Connor Fox Icon_minitimeCuma Ekim 22, 2010 4:55 pm

-Yazım ve İmla : 9 Puan (Minik hatalar vardı)
-Kurgu : 13 Puan (Yeterince etkileyici bir kurgu sayılmazdı)
-Akıcılık : 14 Puan (Akıcılık unsurunu bozan yinelemeler çoktu)
-Betimleme : 23 Puan (Genel olarak iyiydi)
-Uzunluk : 15 Puan (Yeterliydi)
-Renklendirme ve Düzen : 7 Puan (Düzenden yana sıkıntı vardı)
-Bonus : 4 Puan


Toplam: 85 Puan / Başarılar Dilerim^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ortacag.yetkin-forum.com
 
Tristan Connor Fox
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
OrtaÇağ RPG :: RPG'ye Dair :: Seçmen-
Buraya geçin: