OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Ortaçağın bağrından kopmuş, engizisyondan büyücülere kadar herşeyin olduğu hayal gücünün sınır tanımadığı Role Playing portalı!
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Zİyaret

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
D'angelo Vildar
Gezgin
D'angelo Vildar


Erkek Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 04/02/10
Yaş : 29
Konum: : Kastiya

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: D'angelo Vildar
Bağlı Bulunduğu Krallık: Yok
Uyruğu: Yok

Zİyaret Empty
MesajKonu: Zİyaret   Zİyaret Icon_minitimePerş. Ekim 21, 2010 1:04 pm

Odasında geçirdiği uzun bir geceden sonra vakit gelmişti. Papa'nın karşısına çıkacaktı zira bir gezgin olarak değil. Rodos Şovalyelerinden zorla ödünç aldığı zırhı geçirdi üzerine. Omuzlarından başlayan zincir zırh üzerinde kırmızı kumaş ve üzerine ustaca işlenmiş hac. Miğferi gri ve arkaya doğru bir çift kanat motifi. Her ne kadar ağır gözükse bile D'angelo taşımakta güçlük çekmiyordu. Ustaca hazırlanmış bir plan şafağın ilk turuncu ışıkları altında başlamıştı. Miğferin ardından sinsice bakan gözler, alev alev çarpan bir yürek ve etkileyici bir gülümseme.

Yola çıktı ve ağır adımlar ile Papa'nın sarayına doğru ilerledi. Güneş bulutların ardında gizleniyordu. Sessizlik yollara hakimdi. Korkmuş yüreklerin çırpınmaları, duvarlar ardında sömürülmeyi bekleyen masumlar. Yakın zamanda son bulacaktı hepsi. Papa'yı en son gördüğünde henüz öfkeli bir gençti. Yine de kör değildi. Öfkesine rağmen gerçekleri görebiliyordu. Bu büyük monarşi imparatorluğu ve içindeki küçük derebeyler. Gönüllerdeki korkuyla besleniyordu. Her çığlıkta giderek büyüyordu.

Bir süre sonra karşısına tarihin en büyük kilisesi çıkmıştı. Tanrı'nın evinde yalanlar hüküm sürüyordu. Derin bir nefes aldı ve ilerlemeye başladı. Her iki yanında ufak göller, etrafını büyük ağaçlar süslüyordu. Papa'nın konuşma yaptığı balkonun altında geniş bir meydan vardı. Birkaç adımda bir nöbetçi vardı. Büyük bir kapı ve ardında yalanların bahçesi.

Cebinden ustaca hazırlanmış, kusursuz bir sahte mühür çıkardı. Rodos Şovalyelerinin başına ait olan bu mühür son ziyaretinde aklına kazınmıştı. Kapıdaki nöbetçiler üzerindeki kıyafetlerden tanısa bile yine de sormaya yanına geldiler. İkisi de uzun boylu ve iri yarıydı. Ellerinde birinin uzun bir pala vardı diğeri ise kınısında kılıcı elinde Papa'nın bayrağı vardı. Bayrak rüzgarla dalgalanıyor ve huzurlu gözüküyordu.

"Karşınızda Rodos Şovalyesi William la Durst. Efendinize nasihatlarla geldim. Çok vaktim yok geldiğimi haber verin."

Mühürü çıkarırdı yavaşça ve karşısında duran nöbetçilere gösterdi. Nöbetçiler ufak bir şaşkınlıkla birbirlerine baktılar ve sonra içlerinden zayıf olanı büyük kapıyı aralayıp yukarı doğru hızlı adımlar ile çıktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexander Sextus
Game Admin/Papa
Alexander Sextus


Erkek Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 17/12/09
Yaş : 32
Konum: : Vatikan

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Alexander Sextus
Bağlı Bulunduğu Krallık: Papalık Krallığı
Uyruğu: İtalyan

Zİyaret Empty
MesajKonu: Geri: Zİyaret   Zİyaret Icon_minitimePerş. Ekim 21, 2010 8:06 pm

Muazzam kapı, genç bir muhafızın selamı ile aralandı. İçeri giren muhafız yerinden memnun olmadığını her vesilede haykırmak isteyen bir ifade ile Papa'nın huzuruna doğru ilerledi ve önünde eğildi. Yüksek bir basamakla yüceleştirilmiş makamında, emrindeki askeri eli ile kutsadı ve görevini yapmasını bekledi. Genç asker, heyecanlı bir şekilde Papa'nın yüzüne bakarak konuşmaya yeltendi. "Yüce ekselansları, Rodos Şövalyesi William la Durst huzurunuzda sizinle görüşmek istiyor." Papa muhafızın cümlesinin ardından kısa süre düşündü. Tek kaşını kaldırdı ve sol eli ile sakalını kaşıdı. "Bir Ortodoks ha?" dedi kudretli bir sesle. Ardından sağ elinde tuttuğu asasını kapıya doğru yönelterek "İçeri alın onu!" dedi.

İsmi, zayıflamış zihninde zikrediyor fakat bir çağırışım yaratamıyordu Alexander. Gün geçtikçe yaşlılığının belirtileri yüzünde daha sonra da zekâsında belirginleşiyordu. Ne eski günlerdeki kadar kurnaz biriydi artık, ne de savaş meydanlarında boy gösterecek kadar güçlü. Yıkılmaz denilen vücudundan arta kalan buruşmuş bir et yığınıydı sadece. Ama her şeye rağmen güçlüydü. Dünyanın lideri, tanrının yeryüzündeki gölgesi Görkemli Alexander Sextus olarak tek bir cümlesi savaş çıkaracak türdendi hala. Gelmiş geçmiş en kanlı papa olarak tanınacağını biliyordu ve bundan rahatsız da değildi. En büyük katliamları yaparak, Katolik camiasının karanlık tarihini gözler önüne sermişti O. Tüm bu günahların arkasında, günahsız papalık makamı ile gizlenmekten gurur duyuyordu. Yenilmezdi ve yenilmeyecekti de! Ta ki tüm dünya onun önünde eğilene kadar! Karada ölüm yoktu bu yaşlı adama...

Muhafız papanın sert emriyle dışarı çıkmıştı. Dışarıda bekleyen adamın biran önce içeri girmesini istiyordu. Belki de o köhne patrikten haberler getirmişti. Ya da ölümüne susamış bir suikastçıydı. Hatta papadan rütbe dilenecek bir kraliyet soylusu bile olabilirdi. Taç giydirdiği on dokuz Avrupa hükümdarına kıyasla, Ortodoks’ların yokluğu sinirini bozuyordu zaten. Rodos Şövalyeleri’nin papaya sığınması, kâfirlerin sonunu getirecekti... Her zamanki gibi sinsi bir ifadeyle aralanan kapıya dikti şimdi gözlerini Alexander. İçeriye otuzlu yaşlarda yakışıklı, güçlü bir adam girdi. Rodoslulara benzemiyordu. Uzun boyluydu ve kumraldı. Gözleri uzaktan seçilmiyor da olsa renkliydi. Üzerinde tertip ve düzen içerisinde uyulmanmış Rodos zırhı vardı. Belli ki kılıçsız gelmeye özen göstermişti bu genç adam.

Papa, yaklaşan adamı dakikalar sonra tanımaya başlamıştı. Bir kaç yıl önce karşılaştıkları kültürlü bir gezgindi bu. Güzel kılıç tutuyordu ve iyi dövüşüyordu. Her ne kadar yaşlanıyor da olsa bu tür cevherleri unutacak değildi elbette. Peki, ne cüretle Rodos Şövalyesi olma bahanesi ile giriyordu kutsal topraklara? Hemen sinirlenmeden, işi açıklığa kavuşturmayı planlıyordu papa. Salonda adamla yalnızdı. Muhafızlar kapının hemen arkasında bekliyorlardı. Papa, adamın önünde eğilmesini bekledikten sonra, hızla atıldı cümlesine. "Bir gezgin ne zamandan beri Rodos Şövalyesi kılığında geziyor? İyi bir savaşçı olduğunu bilmesem seni derhal öldürtürdüm oğlum. Ancak, önce niyetini söyle ki anlaşabilelim?". Küçük karanlık bir kahkaha attı ve yaşlı yüzündeki kırışıklıkları belirginleşti. Bu genç adamla güzel bir anlaşma yapılabilirdi. Ve papa işini çok iyi biliyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ortacag.yetkin-forum.com
D'angelo Vildar
Gezgin
D'angelo Vildar


Erkek Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 04/02/10
Yaş : 29
Konum: : Kastiya

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: D'angelo Vildar
Bağlı Bulunduğu Krallık: Yok
Uyruğu: Yok

Zİyaret Empty
MesajKonu: Geri: Zİyaret   Zİyaret Icon_minitimeCuma Ekim 22, 2010 3:11 pm

Yaşlı adam kurnazlığından bir şey kaybetmemişti. Kurnazca bakan gözlerini sinsi bir gülüş tamamlıyordu. Yaşlı bedeni dimdik duruyordu. Üzerindeki elbisesi de liderliğini belli ediyordu. Dünya'yı yalanlarlar ve korkuyla yöneten biri. Güçlü bilekleri, zekası ve yılan diliyle etkileyemeyeceği insan yoktu.

Hafifçe dikildi ve yaşlı adama doğru yavaş adımlar ile ilerledi. Her adımında yerdeki halıdan tozlar kalkıyordu. Pencereden içeri giren rüzgar dikkatleri dağıtmıştı, içeri gerginlik salmıştı. İsteksizce konuşmaya başladı D'angelo.

"Beni unutmadığına sevindim. İçeri basit bir gezgini alman halk arasında pek hoş karşılanmaz. Bu oda da fazlasıyla körleşmişsin.


Kibirli bir şekilde güldü. Eli sakallarında geziyordu. Pencere kenarına geçti ve arkasına güneşin titrek ışıklarını alarak nacizane bedenini vurguladı. Monarşinin en ağırı hüküm sürüyordu kadim topraklarda. Her karışında biraz korku, bilinmezlik yatıyordu zira bu insanların anlamadığı bir şey vardı. Bu toprakların sonunda onları başka bir dünya bekliyordu. Korkunun erişemeyeceği topraklar, vaad edilen topraklar. Kafası çok dağılmadan tekrar kırışıkların ardındaki sinsi gözlere baktı. Yalanın ateşi gözlerine yerleşmişti.

"Gözlerini uzun zaman önce çevirdiğin Kastiya giderek güçleniyor. Yüce Papa'yı kraliçe mi durduracak yoksa ? Yakın bir süre önce orada bulundum ve eskisinden çok daha güçlü bir krallık hüküm sürüyor orada. Halkın yaklaşan savaştan endişeli, askerlerin inançlarını kaybetmek üzere. Sen batarken orası yükseliyor.

Gülümsemeyi sildi yüzünden. Sözleri bir bıçak gibi keskin, yağmur kadar narindi. Kurşuni bir renk geldi yaşlı adamın yüzüne. Düşünceler, planlar ve bekleyen savaş... Derin bir sessizlik, kadim topraklarda daha kadim bir his. Karanlık daha da büyüyordu.Henüz sadece Papa'nın zulmünden korkan halk ondan daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıyaydı. Ölüm sessizliği gümüş tepsi üzerindeyken tekrar sessizliği bozdu.

"Gözün kulağın olabilirim. Tabi her şeyin bir fiyatı var."

Tekrar pencereden meydana baktı. Boş, sessiz ve tehtidkardı. Nice savaşçılar, dahiler ve asiler can vermişti hayasız bir ipin ucunda. Bir celaddın baltasında. Güneşin bile aydınlatamayacağı tek karanlık cahillik vardı bu topraklarda zira onu buralara bağlayan bir güç vardı. Ne zaman terk etmek istese yalanlar bahçesini bir güç onu çekiyordu. Para arzusu mu; adelet isteği mi; yoksa sadece yapacaklarının burada son bulacak olması mı bilmiyordu. Olayları yorumsuz lakin net gören bir gözle izliyordu sanki kendisine yabancıymış gibi. Bekliyordu sakince kaderin oturmasını..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexander Sextus
Game Admin/Papa
Alexander Sextus


Erkek Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 17/12/09
Yaş : 32
Konum: : Vatikan

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Alexander Sextus
Bağlı Bulunduğu Krallık: Papalık Krallığı
Uyruğu: İtalyan

Zİyaret Empty
MesajKonu: Geri: Zİyaret   Zİyaret Icon_minitimeCuma Ekim 22, 2010 8:12 pm

Papa kurnaz gezginin sözlerine sinirlenmişti. Hangi akla hitaben kuruyordu bu cümleleri? Karşısındaki işine yaramayacak basit bir adam olsaydı eğer çoktan kellesini köpeklere yem etmişti, ancak ona gerçekten ihtiyacı olabilirdi. Kulağına her geçen gün daha fazla çalınan Kastilya söylentileri sinirini bozuyordu. İspanyol kilisesinin artan gücü, her defasında daha büyük bir tehdit oluşturuyordu Vatikan için. Ateş olmayan yerden duman çıkmazdı elbette. Ve her devinimin arkasında ilk anın dinginliği yatıyordu. Telaşlanacak bir durumu ifade etmese de düşündükleri, harekete geçmek için en iyi zamandı. Kraliçenin kurnazlığı Papayı her daim korkutmuştu. O kadından her şeyi bekleyeceği gibi, kurnazlıklara dayalı oyunlarından da oldukça çekiniyordu . Kendi elinden taç giymiş te olsa bu baş kaldırmayacağı anlamına gelmezdi...

Papalık armasıyla işlemeli perdeler, pencereden içeri süzülen güneşle cam üzerinde gölgeler oluşturuyordu. Görüşme salonu oldukça geniş ve ferahtı. Vatikan'ın her yerinde olduğu gibi lüksün sınırları zorlanmıştı. Parlayan kristal avize, içeride oluşan rüzgârın etkisiyle hafif hareketler içerisindeydi. Etrafta görünen gümüşi parıltılar ilahi bir ambiyans yaratıyordu gözlerde. Kırmızı tonları hâkimdi odanın geneline. İki kişinin konuşması için fazla büyüktü burası. Ancak Alexander'ın geniş alanlara tutkusu bu salonu daha çok sevmesini öngörmüştü her zaman. Düşsel bir ortamdı Vatikan. Hayalin sınırlarını zorlayacak kadar düzenli ve ilahiydi her şey. Tanrının varlığını hissettirmek için tamamen eksiksiz yapılmıştı belli ki. Duvardaki muazzam haç motifleri ve vitraylı camların parıltıları tümüyle olağanüstüydü. Bütün bu eksiksizliklerin arasında göze batan ve karanlık yayan düşünceler yatıyordu ne yazık ki. Skolâstik düşünce sisteminin en ağır örneklerini sergileyen yegâne kaleydi Vatikan. Monarşi sınırlarını zorlayan diktatör papa, tüm karanlığını halkın üzerine kusuyor da olsa yaptığı şeyin vahimiyetinden oldukça memnun görünüyordu.

"Birileri sana bir liderle nasıl konuşulacağını öğretmemiş anlaşılan çocuğum!"
Sesinde nedeni belirsiz bir kükreme vardı. Dudaklarının arasından yılan gibi tıslıyordu adeta. "Eğer yaşamak istiyorsan, önce bana itaat edeceksin. Tanrı saygısızları hiç ama hiç sevmez!". Yabani bir hayvanı andıran sinirli ifadesi gözlerinden fışkıran alevlerle betimlenebiliyordu. Adamın papanın sözleri karşısında çekingen tavrı görülmeye değerdi doğrusu. Rahatlığından eser kalmamış gibiydi o anlarda. Yüz ifadesi kısa süre içerisinde değişmiş ve anlamını yitirmişti. Alexander, şimdi daha yumuşak bir tonda devam ediyordu nefesindeki nefretine, "Babanın sözünü dinler de iyi bir iş başarırsan, seni sonsuza dek zengin ederim! Ama buyruğa uymaz da aptallık yaparsan sadece seni değil neslini yok ederim Oğlum. Tanrı iyi ve dürüst olanı sever!". Dilinden dökülen namelerin son cümlesinde sinirli ve küçük bir kahkaha attı Alexander. Uzun zamandır böylesine korkutucu olmuyordu. Eski kişiliğini gerçekten özlemiş olmalıydı. Sarf ettiği cümleler karşısında bu güçlü savaşçının tutumu ne olacaktı merak ediyordu açıkçası...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ortacag.yetkin-forum.com
D'angelo Vildar
Gezgin
D'angelo Vildar


Erkek Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 04/02/10
Yaş : 29
Konum: : Kastiya

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: D'angelo Vildar
Bağlı Bulunduğu Krallık: Yok
Uyruğu: Yok

Zİyaret Empty
MesajKonu: Geri: Zİyaret   Zİyaret Icon_minitimeC.tesi Ekim 23, 2010 7:29 pm

Kurnazca sözler hiddetle akıyordu papanın ağzından. Nefret bütün odayı kaplamıştı. Gözlerindeki grimsi ışık yanmaya yüz tutmuş korlara dönmüştü. Kıvılcımlar geziyordu göz kapaklarında. Öfkesine sakin bir duruşla cevap vermişti D'angelo. Öfkeli sözlerin ardındaki yaşlı adam kara bir yüze bürünmüştü, saldırmaya hazırlanmış bir kaplan gibi dikilmişti avını izliyordu. İyice gerildi D'angelo güçlü kollarını göğsü önünde birleştirdi. Işıldayan gözlerini ona kestirerek seyretmeye devam etti. Yılan dilini çıkarmasını ve cezbeden sözlerini kullanmasını bekledi. Böyle bir hiddet karşısında nice savaşçılar boyun eğerdi. Hakimiyetini Tanrı'dan aldığı yalanı baş kaldıranlara korku salıyordu zira Karstiya Kraliçesi papanın zihnine ulaşabilmişti. Yalanlarını fark etmiş ve güçlerini, düşüncelerini şimdiye dek gizlemişti lakin güce olan arzusu, tatminkar olmaması ve mütiş cazibesi onu korkulması gerekilen biri haline getiriyordu. Bakışlarını keskinleştirdi, içini okurcasına, zehir dolu fikirleri hoş tebessümü arkasına gizlenmişti.

"Sözlerinden kurtulalı çok oldu. Nefretini sonraya saklamanızı öneririm zira ihtiyaç anında yanınızda bulunsun. Bu sefer dürüstüm lakin size değil amacıma sadık kalacağım bilmenizi isterim."

Kibir dolu sözler dostane bir ses tonuyla geniş salonda yankılanmıştı. D'angelo salonun bir tarafında papa ise diğer tarafındaydı. Hafif tasarımı, göze hitap eden motifleri ve ilahi havası kalplere harkulade bir huzur katıyordu. Kırmızı perdeler ve arasından sızan güneş ışıkları saçları aklaşmış içi zehir dolu yaşlı adama vuruyordu. Karanlık zihni, otoritesi ve kurnazlığı ile en ağır Monorşi hükümdarı olmuştu zira D'angelo ondan korkmuyordu. Yüzündeki hoş tebbesüm silinmiş dudakları düzleşmişti. Eli çenesine doğru gitti. İnce sakallarını okşamaya başladı. Bir şeyler düşünür gibi bir havası vardı. En hiddetli sözlere rağmen duruşunu hiç değiştirmedi.

"Sabır! Tanrı sabrı da sever. Zihninizde bir plan olduğunu seziyorum lakin dilerseniz önce kendi planımı sunayım size. İspanya'daki gözünüz, kulağınız olabilirim. Kadim topraklara ziyaretim uzun sürmüştür orası hakkındaki irfanım oldukça geniştir."

İspanyayı iyi tanıması dışında yalan konusunda bir ustadır. Herkesin ayrı bir yalancı olduğu Vatikan'da hemen hemen her role bürünmüştü. Siyah bir duman misali bir gölge oluştu papanın üzerinde. İlahi olmasa bile yılların eskitemediği bilinmeyen güçleri vardı zira güçlerin dışında savaş alanlarını da çok iyi tanırdı. Mahzenlerinde, gizli bir topluluğun varlığı halk arasında dolanırdı. Korku zihinlerini yeni ufuklara kapamış, düşüncelerini bulanıklaştırmıştı. Ak saçları omuzlarına dökülüyordu papanın. Omuzları dik ve genişti. Yüksek tavan onu süsleyen avize iktidarının gücünü yansıtıyordu. Hükmettiği her toprağın cesaretini, istiklalini ve fikirlerini çalmıştı. Geniş bir fikir havuzu, kurnaz bir zihni vardı.

Düşünmek için kullanıyordu anlaşılan burayı. Ahşap masa üzerinde eski parşomenler, duvarda halktan alınmış, yakılmış kütüphanelerden kalan en kadimeserler duruyordu. Halk gerilerken o ilerliyordu zira Kastiya ilme hala çok değer veren son krallık olma ünvanını koruyordu. Sarayda bir çok düşünür vardı, söylentilere göre İslam devletlerine ait her kütüphane yakılmamıştı. En ileri olanları hala muhafaza ediliyordu. Meydan hala boştu, küçük evlerinden çıkmaya korkan halk çatıları altında birbirlerine sığınmıştı.

Yaşlı adama keskin bir biçimde baktı. Öfke yerine sadece kibir vardı bakışlarında. Dünya'nın efendisi kendini zehirliyordu. Kalbindeki hiddet, öfke ve nefret sadece karanlık yanını vurguluyordu. Vicdanı kelepçelenmiş ve en karanlık zindanlara hapsedilmişti. Hür olan tek şeyi öfkesiydi. Kurnazlığını gizleyen maskesi öfke ile daha da geçilmez bir duvar halini alıyordu. Onu sorgulamaya cesaret eden kalmamıştı. Sinsi gözleri ardındaki düşüncelerine kimse bakamıyordu. Beyinsiz köleler gibi önünde eğilip itaat ediyorlardı. Özgürlükleri ve istikballeri kalplerine gömülmüş ağır ve acılı bir şekilde ölmüştü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexander Sextus
Game Admin/Papa
Alexander Sextus


Erkek Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 17/12/09
Yaş : 32
Konum: : Vatikan

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Alexander Sextus
Bağlı Bulunduğu Krallık: Papalık Krallığı
Uyruğu: İtalyan

Zİyaret Empty
MesajKonu: Geri: Zİyaret   Zİyaret Icon_minitimeC.tesi Ekim 23, 2010 9:57 pm

Adamın ukala tavrına inatla, daha güçlü olduğunu her daim hissettiriyordu ihtiyar Papa. Korkunç olma üzerine verdiği çabasının meyvelerini pekâlâ yiyordu şimdi, zira karşısındaki adam daha düzenli konuşmaya başlamıştı. Papa, adamın sözlerini bir bir dinledi ve hak verdiğini belli eder bir şekilde gülümsedi.

"Sabır! Tanrı sabrı da sever. Zihninizde bir plan olduğunu seziyorum lakin dilerseniz önce kendi planımı sunayım size. İspanya'daki gözünüz, kulağınız olabilirim. Kadim topraklara ziyaretim uzun sürmüştür orası hakkındaki irfanım oldukça geniştir."

Bu genç savaşçısının Kastilya hakkında bilgisi olduğuna güveniyordu. Gezgin olmak bilgili olmak demekti ve bir coğrafyacının şeytani bilgileri kadar aydınlıktı gözleri. Alexander, adamın yüzüne olumlu bir ifade iliştirdikten sonra. Kurumuş dudaklarını aralayarak güzel bir onay verdi. "Pekâlâ savaşçı! Seni orada olduğun dönem boyunca Amerun Kontu ilan edeceğim! Kastilya'ya tarafımdan bir belge gönderilecek. Seni orada ağırlamaları için buyruk vereceğim! Ve unutma gezgin! Bana ihanet edersen ölürsün..." Dili damağına yapışmış ve kurumuştu. Yaşlı olmak bu demekti işte. Bilge zihni binlerce kelimeyi öngörse de vücudu el vermiyordu artık konuşması için ona. Papa birkaç defa yutkundu ve devam etti; "Bir yıl içerisinde o kraliçenin kellesini istiyorum! Ama bu olayda asla papalığın adı geçmeyecek. İşin bittiğinde Amerun Valisi unvanını gerçekten alacaksın!". Bu mükemmel bir hediyeydi sıradan biri için. Papalık makamından sonra en güçlü dini otoriteydi Amerun. Valilik sistemi ile Papa'nın buyruklarını tüm Avrupa'ya iletme görevi taşıyordu. Alexander, bu adamın göreve laik olabilmesi için önce işini bitirmesi gerektiğini öngörmüştü...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ortacag.yetkin-forum.com
D'angelo Vildar
Gezgin
D'angelo Vildar


Erkek Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 04/02/10
Yaş : 29
Konum: : Kastiya

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: D'angelo Vildar
Bağlı Bulunduğu Krallık: Yok
Uyruğu: Yok

Zİyaret Empty
MesajKonu: Geri: Zİyaret   Zİyaret Icon_minitimePaz Ekim 24, 2010 12:17 pm

Yaşlı kıvrımlı yüzü sinsice bir gülümsemeyle taçlanmıştı. Yüzündeki hoş tebessüm sinirlerin yatıştığını gösteriyordu. İçindeki tüm hiddetini kadim bir güçle kustuktan sonra yorgun bir dere gibi huzurla akmaya başladı. Gözlerindeki alev ilahi bir parıltıya dönüştü. İçindeki karanlık biraz olsun durgunlaşmıştı. Zehir dolu göz çanakları kıvılcımlarını sonraya saklamaya başlamıştı. Sakinleşen odaya serin bir sabah yeli katılmıştı. Eğilerek etkileyici bir selam verdi.

"İzninizle artık hazırlanayım. İhtiyacım olan her şeyi size önceden bildirmiştim. Öğlen olunca ayrılırım."

Bir uzun sene sonunda güzel kraliçenin sonu gelecekti. Dilediğince altın, ün, şöhret ve güce kavuşacaktı lakin o bunların çoğunu istemiyordu zihnini sadece adalet kurcalıyordu. Sırtını güneşe doğru döndü, ağır dengeli adımlar ile ahşap kapıyı araladı. Hafif bir kıvılcımla süslenmiş gözleri ile son kez baktı yaşlı adama. Geniş ve spiral merdivenlerden aşağıya indi. Papanın ona verdiği şık bir elbise geçirdi. Saçlarını yıkadı, sakallarını kısalttı. Silahlarını kuşandı ve kadim topraklara gitmeye hazırlandı. Göğsünün üzerinde derin işlenmiş bir haç motifi vardı. Yanları kan kırmızısı süslenmişti. Pantolonu gece kadar siyahtı. Botları deriden ve çok şıktı. Sağ elindeki eldivenin üzerinde bembeyaz bir gül işlenmişti. Fazla şıktı lakin üzerindeki elbise yüreğine de güç katmıştı.

Öğlen vakti çok gecikmeden gelmişti. Emrine elli adam alıp atının üzerine atladı. Harkulade bir fayton yerine güçlü bir atı tercih ederdi. İki günlük uzun bir yolculuk vardı önünde zira o daha uzun yolculuklarda yapmıştı. Yapacaklarını kafasında tartarken güneş tepeye ilişti.


-RP SONU-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Zİyaret
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
OrtaÇağ RPG :: İtalyan Toprakları :: Papalık Krallığı :: Vatikan-
Buraya geçin: