OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Ortaçağ Monarşisinin Bambaşka Dünyasına Göç Etmeye Ne Dersin? Fatastik dünyanın kapılarını senin için ortaçağ ile birleştirdik! Hemen üye ol ve bu büyülü dünyaya yanaş...
OrtaÇağ RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Ortaçağın bağrından kopmuş, engizisyondan büyücülere kadar herşeyin olduğu hayal gücünün sınır tanımadığı Role Playing portalı!
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 İyi ve Kötünün Arasındaki Fark

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Ezio Auditore
Usta Suikastçı
Ezio Auditore


Erkek Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 24/09/10
Yaş : 28
Konum: : Roma

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Ezio Auditore
Bağlı Bulunduğu Krallık: Suikastçı Kardeşliği
Uyruğu: Kudüs

İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Empty
MesajKonu: İyi ve Kötünün Arasındaki Fark   İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Icon_minitimeÇarş. Ekim 20, 2010 9:39 pm

Gecenin tüm soğukluğunda tek başına atmıştı adımını dışarı.Kutu kutu taşlardan oluşan Vatikan'ın zeminine kalın botlarıyla ayak basıyordu.Kartal gagalı beyaz başlığının altında,karanlıkta duran gözleri her sokağın başını iyice dikizliyor ve sakin bir şekilde büyük kilisenin meydanına doğru gidiyordu.Avrupa'nın emrine uyduğu bu adamın yattığı yere.Geceleri uyurken hangi günahlarını hesap ediyordu acaba diye geçirdi içinden.Meydana kadar bir şekilde çatılardan sakince geçti.Kaseden şarap içen üç kişi vardı yaşayan.Diğer ikisinin şuan nerede olduğunu bilmiyordu.Ama gizli bir çekim kuvveti oluşmuştu aralarında.Dişli bir rakip görmeyeli uzun süre olmuştu önünde.Ama kulağı delikti.Papa'nın yeni bir kız bulduğunu duymuştu.Büyüye karşı büyü! Çok adil(!) Cehennem yoldaşlığı olacaktı Papa ve kızlarının.Sonunda o kambur ihtiyarın beyninden geçirecekti kızgın bir demiri.Ama işin tadının kaçmaması için bunu büyük finale saklamalıydı.Hayatını film senaryosu olarak değerlendirmişti hep yada bir mektup olarak.Heybetli kulelerin arasından sakince yürürken devriyeler ise ağır zırhlarını zar zor kaldırarak,yavaş yavaş sokaklarda geziyordu.Grup halinde gezmelerine karşın çerez gibi geliyordu hepsi Ezio için.Etrafa bir soğukluk yayılıyordu.Bir kan kokusu.Farkında olmamak mümkün değildi.

"Yeni kız bizi ziyarete gelmiş anlaşılana göre."

Kızın bir vampir olduğu apaçık ortadaydı.Ondan kat kat yaşlı olduğu da.Ama kutsal bir gücün tatmış bedeni,özel büyülerle kutsanmıştı.Büyü,güç,çeviklik,sonsuzluk.Bir insanda hepsinin toplanışı nasıl bir varlık olduğunu açıklıyordu.Yeni rakibini hayranlıkla bekliyordu.Meydana doğru ilerlerken karşısına çıkan devriyeleri kolaylıkla atlatmıştı.Yanına getirdiği bez ile yerde yatan askerin kanını beze iyice yutturmuş,bir kadife poşete yerleştirmişti.Adımları giderek meydana doğru gelirken onun endamlı vücudu bir çok askerin görmesiyle karşısına çıkacak bilek gücünün olmadığı için hemen ara sokaklara kaçışmaya başladılar.Şimdi ise yeni rakibini tanıma zamanıydı.Gece ise yavaş yavaş ilerlemeye başlamış şafağın sökmesine sayılacak vakitler kalmıştı.Masmavi gözleri derin bir karanlık çukurun içinde meşalelerle aydınlatılmış sokaklara kayıyor,meydandaki her hareket onun dikkatini çekiyordu.Karşılaşma yakındı.Rakibi ise zordu.Ama zeka herşeyin üstesinden gelebilirdi.Korkmak onun en sevdiği duyguydu.En son tattığında küçük bir çocukken babasından azar işitmesiydi.Babası bir tüccardı.İşler kötü olduğu zaman hep annesiyle kavga ederdi.Aylarca göremezdi onu bazen.Annesi ise sefalet içinde olmasa da başında bir erkek olmayınca hep zorlanırdı.Amansız hastalığa yakalandığı zaman onu ölmeden önce uzaklaştırdılar hastalığı kapmasın diye.O da yanına en güvendiği,en sevdiği iki kadim dostunu yanına alarak Kutsal Kase efsanesine koştu.Ve onu buldu.Haçlı Seferlerinde bu olaylar çok gündeme gelmişti.Tapınak Şövalyeleri Kudüs'e sırf kase için gelmişlerdi.Ama Ezio ve arkadaşları bulunca elleri boş dönmüşlerdi.

En büyük hobilerinden biriydi vampirler ile savaşmak.Onlarla karşılaşmak,onları tanımak.Onları öldürmesi ayrı bir güzellikti.Ona göre günahlı bir kâfir öldürmek,günahtan çok sevaptı.Dinine bağlı bir müslümandı.Bu hep böyle gelmişti ve öyle de gidecekti.Her zaman yanında zemzem suyu bulundururdu.Çölün içinden imkansızlıklar içinde çıkan kutsal suydu."Zaaflar,zaaflar ve zaaflar." döndü bedeni bembeyaz kıza.Bedeni ne kadar masum olsa da gözlerinin içindeki şeytanı açıkça görebiliyordu.Bu onu çok daha mest ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Silas Boia
Leon Örgütü Başkanı/Vampir
Silas Boia


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 18/12/09

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Silas Boia
Bağlı Bulunduğu Krallık: Papalık Krallığı
Uyruğu:

İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Empty
MesajKonu: Geri: İyi ve Kötünün Arasındaki Fark   İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Icon_minitimeÇarş. Ekim 20, 2010 10:54 pm

Meydanın açıklığından hafifçe uzak aslında fazlaca ortalık olmasına rağmen yinede kuytu bir yerde kaldırım koridorlarının birisinin oyuğuna yaslanmış hareketi eksilmeyen, soğukluğundan isyan ve ateş kokusu akan sokağı dinliyordu. Birkaç soylu arabasının takırtılı tekerlek sesi ve atın sokakta yankılanan adımları dışında evsiz birkaç kişinin kemiğine yapışmış derisinin kokusu havayı lanetliyordu. Birbirini tekrarlayan bu ses ve kokuları bir ara dayak diyen bir fahişenin ağlayışları bastırdı ve bir kadının kirlenmiş bedeninin aksine saf kalabilmiş masumiyetinin tuzlu kokusu karıştı havaya...
İsteklerini yerine getirmeye söz verdiği bu adam da savunduğu inançlar da ona inanan insanlar da masummuydu peki... Onların gözyaşlarındaki tuz bu kadar işlenmemiş bu kadar saf kalabilmişmiydi... Elbette hayır... Suçun olmadığı yerde masumiyet aranamazdı... Bir melekte masumiyet aranamazdı... Ancak taşları dahi yalanla çimentolanmış bu sokaklarda dayak yiyen bir hayat kadınının yırtık pırtık elbiseleriyle ağlayarak intihar edişi bir masumiyet olabilirdi belki de... Acı çekmeyen birisi masum olamazdı ve de sessiz kalamazdı... Bir köşede ölüme razı gelip beklemek... Kafası dönüp dolaşıp o zamanlara gidiyordu arada ve varla yok arası nefesine bir ağırlık çöküyordu. Bir insanın anlayamayacağı kadar içten ve safça...

Birkaç saate kadar havanın aydınlanacağı ve insanların kalabalıklaşacağı gerçeği ile başka bir noktaya hareketleneceği sırada duraksadı. Acelesiz ve kendinden emin adımlar işitiyordu ve oldukça yakınlaşmaktaydı. Yerinden kımıldamadan karşıdan gelen adamın sessiz selamlayışına buyur eder bir durarlılıkla karşılık verdi. "Ne centilmence bir hareket..." dedi güzel ses tonuyla durgunca ve donuk gözlerini kendisine bakan adama çevirdi."Üç yıldır bir büyücü ile karşılaşmamıştım... Beni farkedip kaçmak yerine centilmence karşıma çıkan bir büyücü ile ise ilk kez karşılaşıyorum." dedi ve yüzündeki duruluğu bozmadan tamamen adama çevirdi yönünü. "Bir bayanın selamını almadan arkasını dönüp kaçmaya çalışan nezaketsiz beylerin aksine..."

Bu kadar çabuk karşılaşmayı ummuyordu yeni hedefiyle. İhtiyarın dediği palavralara inanan bir insan olsaydı muhtemelen tanrının kendisine önceden haber ettiği zırvasına inanacaktı şu durumda. İlgi ve merakın arasından burnuna gelen korku kokusu karşıdaki adamın ne amaçla buraya geldiğini apaçık ortaya koyuyordu. Öldürmek üzere aklına kazınmış bu yüz, kör insanların aksine, kendi düşünceleri olabilen bir nebze daha görebilen ve ölmesini herkesten çok istediği yaşlı adamın canını almaya gelmiş bir başka kişiydi... Sebebi kim bilir neydi... Belki başka bir din, belki papayı bir şarlatan buluşu belki de yalnızca güç delisi ya da insan üstü varlıkları öldürmekten zevk alan birisi... Silas'ı farkedep te uzaklaşmak yerine karşısına çıkmak sonuncu seçeneği mantıklı kılabilirdi. Işıyacak olan şafakla parıldayacak olan damarlardan akıtacağı kan bu sokaklara bir imza daha atacaktı, onu damgalayacaktı açık bir gözün daha kapanışına ev sahipliği yaparak. Öncekiler Silas la karşılaşamadan ölmüşlerdi kaçtıkları için. "Sesimi duyma nezaketini gösteren ilk büyücüsün... Ancak şehrin içine biraz daha girersen bu sonuncusu olmak zorunda olucak..." Belli belirsiz gülümsedi...Zaten bunun farkında olarak, bunu kabullenerek karşısına çıkmamış mıydı?...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ezio Auditore
Usta Suikastçı
Ezio Auditore


Erkek Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 24/09/10
Yaş : 28
Konum: : Roma

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Ezio Auditore
Bağlı Bulunduğu Krallık: Suikastçı Kardeşliği
Uyruğu: Kudüs

İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Empty
MesajKonu: Geri: İyi ve Kötünün Arasındaki Fark   İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Icon_minitimePerş. Ekim 21, 2010 6:53 pm

Beyaz teni o kadar belli ediyorki ne olduğunu.Güzeldi fakat o yırtık ve edepsizce bakan gözleri ruhunu açıkça belli ediyordu."Ne centilmence bir hareket..." bir zoraki gülümseme yerleşti ağzına.Yeşermeye başlamış saldırganlık duygusu.Kuytu bir köşede karşılaşmıştı onunla.Ezio'yu basit büyücülerden sanıyordu.Yüzünde acıma duygusu vardı vampirin.O ve diğer iki arkadaşı,dünyanın tanıyabiliceği en büyük efsanenin ilahi gücüyle kutsanmıştı.İnsanlıktan çıkıp başka bir varlık oluşmuştu o kaseden tattığı şarap ile.İşte bu ilahi güç,daha önce kimsenin tanıyamadığı bir güçtü,vampirlerin bile.Kimse kasenin gerçekten varolduğunu bilmiyordu.İçine akıttığı şarabın tadı hayatında göremeyeceği bir tat olmuştu her zaman.Karşısındaki vampir ise güçlüydü,kurnazdı."Üç yıldır bir büyücü ile karşılaşmamıştım... Beni farkedip kaçmak yerine centilmence karşıma çıkan bir büyücü ile ise ilk kez karşılaşıyorum." Karanlıkta bulunan gözleri narin kadını iyice inceliyor,içindeki şeytanı dışarı bıraktığında ise canavara dönüşeceğinin hissiyatı ile bedeni kendini tetikte tutuyordu."Bir bayanın selamını almadan arkasını dönüp kaçmaya çalışan nezaketsiz beylerin aksine..." Başlangıcı etkileyiciydi konuşmasının.Sinsiydi elbette.Her vampirde bulunan pozitif ve negatif özellikler vardı.İster yüz ister on asırlık bir vampir olsa bile.Sakinliğinin içinde o vahşi yaratığı çıkarması için sadece tek bir cümle yetebilirdi vampire.Veya tek bir adım atarak mücadeleyi başlatabilirdi. "Sesimi duyma nezaketini gösteren ilk büyücüsün... Ancak şehrin içine biraz daha girersen bu sonuncusu olmak zorunda olucak..." İşte beklediği cümleydi.Zaaflar diye düşündü.Sıcak kana ne kadar dayanıksızlar!

İşte konuşma sırası ondaydı.Ona saldırırsa yenebilirdi yada yenilebilirdi.Durum şuan kimin yenip,kimin yenileceği değil vampirin zaaflarını kullanmaktan ibaretti.Papa'yı sevmediğini zaten biliyordu."Sabrına hayranım..." diyebildi şuan.Çünkü en doğrusu buydu."Bir ihtiyardan emir almak seni çok mutlu ediyordur.İkimiz de üzülmek istemeyiz öyle değil mi ? Adımlarını ona doğru yavaş yavaş atıyordu.On metre kadar kala durdu ve daha da karanlığa geçti.Birşeyler farkında olduğu belliydi kadının.Ama onun bu kadar güçlü birisi olabileceğini farketmesi imkansızdı.Elini çenesinde gezdirip sakallarını kaşımaya başladı hayasızca.Sanki rutin bir teftişe çıkmış gibi.Onu dikkate almadığını düşünmesini istedi açıkçası.Eğer bir düello olacaksa,bu oyunun başlangıcında olmamalıydı. "O yakında ölecek,sen de kendine yeni efendiler bulacak,vampirleri,büyücüleri öldüreceksin.Ne kader!" Garipsedi durumu.Karşısında belki de çağın en azılı suçlusu dururken kendini onun kurbanı sanmak ve ondan korkmamak.Öleceğini bilmek gibiydi."Sana öyle bir şey söylesem ki ihtiyar babanın gırtlağına bir hançer saplasan.Yada beni buradan salıp,hiç görmemiş gibi yapsan?" Elini yavaşça kiliseyi göstererek konuşmaya devam etti."Ama kendin de çok iyi biliyorsun hizmetçi gibi kullanıldığını." Saldıracağından temkinliydi.Her ihtimali tüm zaaflarını ortaya dökecek şeyler yanındaydı.Kendisi zaafı olmayan bir yaratık olsa da o bir vampirdi ve zaafları vardı.Bunu daha önce çok güzel kullanmıştı.

"Sence bu ihtiyardan kurtulmamız için bir yol var mıdır? Bunu benim ilgilendirdiğini sanma.Hem sen,hem ben,diğer rütbeliler,halklar.Sence bu rezalet öğretilerden kurtulmanın bir yolu var mıdır?" Ne kadar saldırıya savunmalı olsa da ona gerçekten yardımcı olmak istiyordu."Böyle bir gücü günahsız,masum insanlar yerine kullanmayı günah yuvasına dönmüş Vatikan'ın başındaki cehennemin baş akıncısı ihtiyarı dünyadan atmak için kullanmak isteyebilirsin benim gibi." Aralarında güçlerinden dolayı bir çekim kuvveti oluşmuştu bile.Negatif,negatifi çeker diye bir kural vardı evrende.Bu da bu anlamı taşıyordu adeta.Sert kaslarını kollarını gevşeterek oynattı ve sırtını rahatlattı."Umarım ortayol buluruz.Hem iyilik,hem kötülük için de.İkisinin arasında aslına pek bir fark yoktur bilir misin? İyiliği yapan hep art niyet arar altında.Bu yüzden her zaman kötüdür insanlar.Hep birbirlerinin kuyusunu kazarlar.Bazıları hiçbir neden göstermeden.Bazıları bundan zevk alarak.Bu durumu doğaüstü varlıklar olarak düşünmeyelim.İnsanlar olarak düşünürsek,Papa onların babaları ve hizmet edecekleri tek şey.Ama Papa yalancı.Bu durum istisna olmuyor mu ? Bence oluyor.O zaman yalancıları öldürelim ki yerine yenileri gelsin,yeni kanlar tadalım öyle değil mi ?" Tekrar suratına anlamsız bir gülümseme yerleştirerek süzdü keskin gözleriyle etrafı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Silas Boia
Leon Örgütü Başkanı/Vampir
Silas Boia


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 18/12/09

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Silas Boia
Bağlı Bulunduğu Krallık: Papalık Krallığı
Uyruğu:

İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Empty
MesajKonu: Geri: İyi ve Kötünün Arasındaki Fark   İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Icon_minitimeCuma Ekim 22, 2010 3:47 pm

Beklediğinden konuşkan çıkmıştı karşısındaki genç adam. Alacağı cevabın bu kadar uzun olmasını beklememişti ancak ilgiyle dinledi karşısındaki adamın cümlelerini kesmeden. Sonuna kadar acelesizce, muazzam bir dikkat ve sakin ilgisiyle dinledi... Evet dediklerinin bazılarında haklıydı ve iyi bir gözlemci olduğu belliydi ya da hisleri kuvvetliydi belki de yalnızca şansını deniyordu Silas 'ın sinirlerini yıpratmaya ve kendisine saldırtmaya çalışarak. O ihtiyardan kesinlikle nefret ediyordu ancak onun bir kölesi ya da emrindeki uşağı değildi... Yalnızca onun ölümüyle gelecek olan kendi halinde insanlardan uzak bir yaşamdı dilediği... Ve bunun olması için de doğa üstü güçlere canavar ya da şeytan gözüyle bakan insanların inançlarının yıkılışını dikkatle izlemek gerekliydi... Ve belki verdiği sözün hükmünün kalmayacağı gün öldüreceği kişileri şuankinden bile daha özgür seçebilirdi...
Bir insan bir vampirin dürüstlüğünü de yalancılığını da anlyamazdı... Silas gözlerini kapadı ve zarifçe arkasına yaslanıp ellerini aşağıda birbirine kenetledi ve belirsiz bir nefes hareketiyle gülümsedi dalga geçmekten çok küçük bir çocuğun yanlışlarını anlayışla karşılayıp görmezden gelen bir ifadeydi bu.
Genç adam laflarını bitirmiş ve haklı olarak bir cevap beklemekteydi Silas ın rahat duruşunun aksine oldukça temkinlice dururken.
"Şimdiye kadar karşılaştığın vampirleri bilmem ama... söz denen şey de yalan denen şey de benim için kıymetlidir... Bunlardan biri azımdan çıkacaksa asla boşa gitmez...Ne yalan... ne de arkasında şerefim olarak görüp duracağım azımdan çıkan söz..." dedi ve sakin zarif ses tonunda değişme olmadan konuşmaya devam etti. "Ne tür ırkdaşlarımla karşılaşmışsın bilmiyorum... ancak bir vampir bir efendiye ihtiyaç duymaz... hatta insanları önemsizce zevk ürünleri haline getirip köleleri yapar birçoğu... dediğin gibi zaaflar... onlar zayıf zaaflarıyla yaşar... Onlar yüz karası... ya da bütün vampirler onlar giyiyse..." dedi ve gözlerini açıp doğrudan genç adamın gözlerine odakladı."...Ben herkes değilim."

Orta yol bulmaktan, iyilikten kötülükten bahsetmişti genç büyücü... E peki bütün bunlara kim neye göre karar vermişti ki... Yine kendisine diğer bütün insanlardan farksız bir şeytan gibi bir yaratık gibi bakan genç adamın lafları da aslında onu çiğneyip geçen bir inanca bağlı değil miydi... Çok konuşmayı herzaman gereksiz bulurdu Silas... Muhabbetini ya da düşüncesini istediğini amaçlarını paylaşacağı zihin ya da beden yoktu dünyada... Zihni de ruhu da yalnızlığa mahkum gibiydi... Alışmıştı da....
Genç adamın dediklerini kendisini sinirsel olarak takrik etmeyi ya da ilgisini çekmeyi başaramamıştı... Yapısal olarak kendisinde olmasaydı bile zarif bir duruşu tercih ederdi hem kendini ifade şekli olarak gerekirse de yaşamsal olarak... Yaslanmış olduğu duvardan ileriye bir adım attı ellerini yanına sarkıtarak. Bedeninde en ufak bir gerginlik ya da korku yoktu ki olsa bile ölmesi gibi birşeyin mümkünatı zor olurdu bunu da reddetmezdi ancak dediği gibi... Bu düzenbaz ihtiyara verdiği sözün bir amacı vardı... Ona hizmet etmeye söz vermemişti... Onun işine gelmeyen kişileri infaz etmeye söz vermişti... Öleceği güne kadar...
"Seninle oturup sohbet etmek isterdim genç büyücü... ancak gördüğün gibi... bildiğin karşıdakinin anladığı kadardır... muhtemelen sen anlamaya çalışmazdın bana orta yoldan bahsederek karşımda siyah ya da beyaz dışında başka renkleri kabul etmeyen gözlerle bakıyorsun... Gri den bahsetmek gereksiz olurdu doğrusu..." Başını çevirmeden gözlerini sağa sola çevirdi yavaşça serin bir rüzgar esmeye başlamış, pelerinini yanaklarında estirirken. Hava aydınlanacaktı... Gündüz gece kadar iyi sır tutabilen bir dost değildi... Hatalarını, hislerini, bakışlarını... akıttığın kanları, akan kanlarını... içine sindirip gerekirse yalanına gerekirse cinayetine ortak olamaz, sır saklayamazdı... Şu an boş olan durdukları sokak koridoru bir kaç saat içinde dolup taşıcaktı...
Yeniden büyücüye çevirdi gözlerini duru ifadesiyle.Başını çok hafif bir edayla kaldırdı genç adama bakmaya devam ederken."Eğer ihtiyarın ayağına bağ olmaya çalışacaksan seni öldürmek zorunda kalacağım. Hava ışımaya başladı bile.." dedi loş bir mavimsi griliğin donuk rengine boyanmış sokağa baktı her ikiside göz ucuyla. "...ölmek ya da buradan gitmek arasında dilediğini seçebilirsin... sabah olduğunda ikimizinde burada durmayı tercih etmeyeceği çok açık..." dedi ve zarifliğini bozmadan genç büyücünün karşısında durmaya devam etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ezio Auditore
Usta Suikastçı
Ezio Auditore


Erkek Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 24/09/10
Yaş : 28
Konum: : Roma

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: Ezio Auditore
Bağlı Bulunduğu Krallık: Suikastçı Kardeşliği
Uyruğu: Kudüs

İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Empty
MesajKonu: Geri: İyi ve Kötünün Arasındaki Fark   İyi ve Kötünün Arasındaki Fark Icon_minitimeC.tesi Ekim 23, 2010 8:18 pm

"Hay...hay hanımefendi" Güçlü bir büyü ile ortalıktan kaybolmuştu hemen.Belki de bu kadına ilgi çekici gelebilirdi.Ama gelse bile onun nelerden faydalandığından haberi olmayacaktı.Şimdi ise yazdığı senaryoyu kurgulama zamanıydı.Herşeyin zamanı olacağı gibi,yapacağı işlerin de bedeli olacaktı.Ama pozitif yada negatif olduğunu söylemek zordu.İlk baş Selahaddin'i bulup,oradan da uzun bir yolculuğa çıkacaklardı.Bu kadının her zaman peşinde olacağını biliyordu Vatikan sınırlarında.O yüzden bir süreliğine Vatikan macerasına ara veriyordu.

Taş binaların arasından geçerken gözcü kulelerinden birini ateşe vermeden olmazdı.Çatının birine çıkıp ilk gördüğü kuleyi gözüne kestirdi.Karanlıktaki gözleri kuledeki okçuya keskin bir bakış atarak yavaşça çatıdan yaklaştı.Kulenin üstündeki kare ve küçük bir alanda sürekli daire çizerek etrafı yoklayan gözcü,gelebilecek herhangi bir tehlike olmadığını zannedip rahatça dolaşıyordu.Ezio kulenin dibine vardığında taş çıkıntılarını birer birer kullanarak yavaşça kulenin tepesine uzanmıştı.Gözcü ise yerde uyuklayan nöbet arkadaşıyla oynuyor,eğleniyordu.Diğerinin ise yürümeye hali yoktu.Ama gözleri açıktı.Uyuklayarak konuşuyordu arkadaşıyla.
"Şu fahişeler beni çok yordu..." kahkalar ile eşlik etti bu söze ikisi de.Ceketinin içinden çıkardığı şarabı gözcüye verdi.Hiç hayır demeden dikti kafaya genç adam.Orada dakikalarca beklemek zordu tabi,ama yavaşça ikisi de sarhoş olmuştu.Yerde yatan uyayakalmış,gözcü ise korkuluklara tutunuyordu.Hemen gözcüyü neredeyse 30 metre yüksek kuleden attı ve yerde yatan sarhoşu da diğeriyle aynı yere yolladı.Şimdi ise sadece kuleyi yakmak kalmıştı.

Meşaleyi her yere tutuşturdu ve merdivenlerden yavaşça aşağı saldı.Kerpiç duvarlar ahşap merdivenlerin alev almasıyla kurumaya başlamış,kule yavaşça sallantıya geçmişti.Aşağı da ise büyük bir saman yığını duruyordu.Kuleden hiç düşünmeden aşağı doğru atılıp,samanlığın içine daldı.Meydanda ve geniş sokaklarda devriye gezen askerlerin hemen yangına üşüşmesinden samanlıktan gizlenerek çıktı ve sokağın köşesini döndüğünde bir asker güruhunun üzerine koskoca bir gözcü kulesi düşüyordu.Düşmenin etkisiyle büyük bir toz bulutu oluştu.Çatılarından içeri girmiş kerpiç yığını evlerden yaralı çıkanlar ölülerine feryad ediyorlardı.Ama evlerine kule düşen aileler,fakir ve yardıma muhtaç değil,Papa'nın özellikle desteklediği Vatikan'ın elit ailelerindendi.Fakirlere eziyet edip,vergiye tabii tutan insanlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İyi ve Kötünün Arasındaki Fark
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
OrtaÇağ RPG :: İtalyan Toprakları :: Papalık Krallığı :: Vatikan-
Buraya geçin: