Roma'dan ayrılalı dokuz yıl olmuştu. Belirsizlikle başlayan yolculuğu son bulmuştu ve en kötü anılarının durduğu Roma'ya dönmüştü. Gözlerini hafifçe ıslatan yaşlar yoktu bu sefer, o genç yoktu bu sefer yekpare kayanın üzerinde duran. Eski çeşmeye doğru yürüdü. Geniş bir alan vardı çeşmenin etrafında, çeşmenin üstünü iki kuş motifi süslüyordu ve ağızlarından akan su daire şekilli havuza dökülüyordu. İki yanında binalar vardı. Kimisi uzun, kimisi ise sadece iki katlıydı. Çok değişmişti Roma eskiden çocukların koşturduğu geniş sokak şimdi derin bir sessizliğe gömülmüştü. Sırtındaki çantasını yukarı çekti ve derin bir nefes aldı. Korku vardı havada, ağır bir korku... Kılıcının kabzasındaydı bir eli.
Dokuz yılın ardından dokuz ayrı dil öğrenmişti her senesini başka bir ülkede geçirmiş ve hem ilmi hem de savaş alanlarında çok ustalaşmıştı. Birçok insan dinlemişti ve her dinlediğinden bir şey öğrenmişti. Zihnini kemiren düşünceleri bir kenara bıraktı ve eski evine doğru yürümeye başladı. Evler her adımda sıklaşıyordu ve birbirlerine yaklaşıyordu. Sokak evlerden biraz daha aşağıdaydı ve iki yanı mermerle süslenmiş bir geçidi andırıyordu.
Hafiften tozlanmış saçlarını geriye attı. Hoş bir gülümseme takındı yüzüne. Uzun zaman olsa bile buralar hala ona itici ve soğuk geliyordu. Her aldığı nefeste annesinin çığlıkları düğümleniyordu boğazına. Yüzü buz gibi kesilmişti, sakallarına kurşuni bir renk işlenmiş gibiydi. Duyduğu çocuğun birinin ağlamasıydı. Dikkatini o yöne vermeden ilerlemeye devam etti. Bir elinde hançeri ve bir elinde yol boyunca oyduğu küçük bir odun parçası. Yabani bir geyiğe benzetmeye çalışıyordu ve gayette iyi gidiyordu. Burnu biraz uzun olmuştu ama yine de güzeldi. Evi gözüne hemen çarptı. Hala boş, sessiz ve kasvetliydi. Tam ona göre bir yerdi.
İçeriden bir gaz lambası aldı ve yaktı. Oda ışıkta daha hoş gözüküyordu. Ev iki katlıydı ve sadece ona aitti. Ahşap merdivenler, yekpare duvar ve perdesiz eski pencereler. Sessiz, sakin bir yerdi. Yan tarafında da ona benzeyen bir ev vardı. Karşıda ise iki tane tek katlı ev. Kılıcını kınıyla beraber koltuğun yanına bıraktı ve evin dağınıklığına aldırış etmeden kurşuni renkli koltuğa oturup piposunu yaktı. Güneşin batışını izlemeye başladı, ağaç dalları camın önünde sallanıyordu ve yapraklarını döküyorlardı. Sonbahar değilde kış bu sene çok sert geçecekti.